Soruları yanıtlayan Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, son dönemdeki gelişmelerle ilgili değerlendirmelerde bulundu. Selçuk, herkesin kendi okulunda neler yapılabileceği konusunda çok ciddi bir çalışma içerisinde bulunduğunu söyledi.
Sahadaki, okullardaki, öğretmenlerdeki enerjiyi çok yüksek bulduğunu vurgulayan Selçuk; bütün şehirlerde binlerce kişiyle görüştüklerini, konferanslarla verdiklerini dile getirdi.
Türkiye’deki okullarda öğrenme düzeyleri arasında yüksek fark olduğuna dikkat çeken Selçuk, iyi imkanlara sahip olan ve olmayan okullar arasındaki farkın fazlalılığına ve bunun azaltılması gerektiğine vurgu yaptı. Selçuk, aksi halde kamuoyunda “Şu okula gitmek istiyoruz.” düşüncesiyle belli okulların işaret edileceğini, bunun da sınav ihtiyacını ortaya çıkaracağını ifade etti.
Selçuk, “Bu fark azalmazsa sınav ve sınav baskısı azalmaz. Okullardaki öğrencilerimizin öğrenme farklılıkları arasında yüzde 30’un üstünde fark var. Bu fark azalmazsa o fark da azalmaz. Bizim işimiz bu farkı azaltmak. Biz bunu yapıyoruz ve azaltmaya başlıyoruz” diye konuştu.
Farkı azaltmak için “regülasyon politikası” uyguladıklarını aktaran Selçuk, “Mevcut durumda yapılabilecek işler var ama onlar henüz yapılmadığı için bu düzenlemeler olduğunda bu fark zaten kısmen azalacak. Bir kısmı yatırım bütçesiyle ilgili. Belli yatırım politikaları uygulanmazsa bu fark azalmaz. Bu kısımla ilgili de genel ekonomik durum çerçevesinde değerlendirmeler yapıyoruz” dedi.
Öğrencilerin çok sevdikleri bazı derslerin öğretmenlerini seçtiklerini belirten Selçuk, “Onlarla tüm derslere ilişkin video kütüphanesi oluşturuyoruz. Türkiye’nin çok yetkin öğretmenlerini seçiyoruz.
Diyelim ki fizik konusunda, onun bütün yıl boyunca var olan içerikleri, müfredatı sunmasını istiyoruz. Herkese bir fırsat eşitliği sağlıyoruz. Bu videolar şu anda hazırlanıyor. Biz bunu herkese ücretsiz açacağız. Mezunlar, vatandaşlar… Ücretsiz olarak, mobil olarak, bir IP tv üzerinden ya da başka yerden. Bunu ortaöğretimin iyileştirilmesi meselesi olarak görüyoruz.” şeklinde konuştu.
Bakan Selçuk, “Bu ihtiyacı biz yok sayamayacağımıza göre biz bunu nasıl doyuracağız. Biz bunun sahici karşılığını veriyoruz. Çocuğa hafta sonu sadece ‘kursa git’ biçiminde değil de istersen mobil, istersen video kütüphanesi olarak, istersen kaynak olarak, istersen okulunda ders olarak ama sana rehberlik ederek, ailenle temas ederek, senin devamını, devamsızlığını izleyerek…
Çocuğun karşılaşabileceği en iyi içerik ve dersler. Bunların hepsi yükseköğretime oryantasyonda olmalı. Aksi takdirde biz bunu sadece bir dershane meselesi olarak görürüz. Bunu çocuğun çok yönlü gelişmesi olarak değerlendiriyoruz.” dedi.
Anaokulu eğitiminin zorunlu eğitim kapsamına alınıp alınmayacağına ilişkin konuşan Selçuk, “5 yaşı zorunlu kılmak 3 sene sonra takvimde yer verdiğimiz bir şey. Buna karar verirsek; Ne kadar dersliğe ihtiyacımız var? Kaç öğretmen gerekiyor? Finansmanın bütçeleme modeli ne olacak? diye fizibilite çalışmamızı yaptık.
Bu biraz zamanla ilgili bir şey. Bu kadar derslik ihtiyacını birden bire kapatmamız söz konusu değil, zaman içerisinde bunu kapatalım 5 yaşı zorunlu olarak, 3 yıl sonra yapacağımıza dair taahhüdümüz var. Türkiye’nin genel ekonomik durumuyla da ilişkili olmakla birlikte çok büyük bir mesafe alacağımızı görüyoruz” diye konuştu.
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.