Türkiye’de, Wechscler 156+ IQ olarak tanımlanan dâhi çocuklara 10 binde 500 kişinin 1’inde rastlanıyor. Dünyadaki örneklerine bakıldığında dâhi çocuklar uygun eğitimi aldıklarında dünyayı değiştirecek buluşlara imza atabiliyor. Bilge Kaan Kezer, Türkiye’de dâhi çocuklar konusunda araştırmalar yapan ve kendisi de üstün zekalı bir çocukken zorluklar yaşamış olan biri.
Bugün iş dünyasında, yönetim biliminde, teknolojide, üretimde, artı değer üretiminde, yaşamın bütün alanlarında üzerinde en çok durulan konuların başında inovasyon geliyor. Deloitte’ın yayınladığı “Türkiye’de inovasyonun önündeki engeller” raporuna göre en önemli 7 sorundan biri, çalışanlar açısından emek yoğun, kurumlar açısından maliyetli olan inovasyon sürecini idare edebilecek yetişmiş beyin.
Bilge Kaan Kezer, “Nasıl fabrika, özkaynak, bir sermaye biçimi ise, bilgi de bir sermaye biçimi. Ancak, bilgi önceden planlanan şekilde oluşmuyor. Bilimsel çalışma ya da inovasyon süreçleri, amaçlanan sonuç ya da ürünü vermeyebiliyor. Fakat bu süreçte çalışanlarda ve firmada oluşan know-how, o araştırma için harcanan imkanlardan daha fazla değer üretiyor.
Örneğin, ABD’de firma ve Joint Venture’lar (JV) devlet sübvansiyonu olmaksızın firma özkaynaklarını Ar-Ge’ye ayırıyor. Ortaya çıkan konsept ve deneyimle, araştırma başarılı olmasa bile kâr etmiş oluyorlar.” diyor.
Her zaman sonuç vermese de bilimsel aktivite doğrudan ekonomik büyümeyi etkiliyor. Türkiye’de üstün zekalı çocukların eğitiminde istenen seviyeye ulaşılmasa da gelişmiş ülkelerdeki üstün zekalı çocuklara özgü eğitim ve özgün modeller, bu bireylerin başarısını görmemize ışık tutuyor.
Bilge Kaan Kezer, Türkiye’de dâhi çocukların yeni buluşlar yaratmasının önünde “kaynaştırma” yöntemi engeli bulunduğuna dikkat çekiyor. Üstün zekalı çocuklar için geliştirdiği eğitim projesi Dâhiler Enstitüsü ile toplamda 240 çocuk ve 40 kadar yetişkine ulaşmayı hedefliyor. Şu anda projenin sponsor bulma aşamasında olduğunu belirten Kezer, sponsorlardan beklentilerini şöyle açıklıyor. “Vizyoner iş adamlarıyla işbirliği, bir vakıf oluşturulması ya da güçlü bir vakfın projenin partneri olması gerekiyor.
Eğitimden ziyade sanayi ve teknoloji bakanlığı ya da kalkınma ajansı gibi bir gücün bir think-tank olarak görüp enstitünün vakıf halinde kurulması için gerekli bütçeyi sağlaması lazım.Ekonomi bakanlığının buradaki geliştirme süreçleri için tekno kentler gibi bir takım ayrıcalıklar tanıması gerekiyor.”
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.